Günümüzde Alevi Örgütleri ve Alevilik…(1)
ALEVİLER NEREYE KOŞUYOR?
Son günlerde özellikle Demokrat Kamuoyu`nda, Alevi Örgütleri ve Alevilik üzerine yoğun tartışmalar yapılmaktadır…
Bilindiği gibi, Anadolu topraklarında asırlardır inkar edilen, yok sayılan "Alevi Sorunu" var. Asırlardır devam eden kronokleşmiş bu Alevi sorunu, günümüzde de tüm çıplaklığıyla ortada durmaktadır…
Bu ve benzer sorunları 1920`den bu yana Türkiye Cumhuriyeti Devleti`de, bu topraklarda kendinden önce hüküm sürmüş olan Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti`nin yapmış olduğu gibi, asimili ederek olmaz ise, imhaya dayalı politikasını devam ettirmektedirler…
Günümüzde Genelkurmay`ın öncülüğünde AKP, CHP, MHP vb. gibi ulusalcı-ırkçı devlet partilerinin ve başta ABD olmak üzere tüm emperyalist devletlerin desteğiyle, sözde terörizme karşı, "Sınır Ötesi Operasyonu" adı altında çıkarılan "Savaş Tezkeresi" başta Kürtler olmak üzere, Türkiye ve Orta-doğu`daki tüm Demokrasi Güçleri`nin imhasını amaçlamaktadır… Bu durumda Türkiye`nin içinde bulunduğu siyasi ortamı belirlemek gerekirse, tüm gerici güçlerin ittifakıyla yürütülen başta "Kürt Özgürlük Hareketi"ni ezmeye yönelik, orta yoğunluklu ve giderek şiddetlenen bir "Savaş"la karşı karşıyayız…
Azınlık uluslar, inanç grupları ve demokrasi güçlerine hiçbir şekilde -özgürlük- hakkı tanımayan ve yaklaşık 85 yıldır kesintisiz devam eden Türk Devleti`nin bu anti-demokratik uygulamaları karşısında, günümüz Alevi Örgütleri`nin (Küçük bir azınlık dışında) "Pasif" ve "Suskun" bir duruş sergilemesi geniş yığınlar tarafından haklı olarak eleştirilmektedir. Aleviler, İttihat Terakki döneminden beri, geçmişte olduğundan daha fazla asimilasyon ve kırıma uğramış ve büyük bedeller ödemiştir. Günümüzdeki Alevi Örgütleri şunu iyi bilmelidirler ki; böylesi "Suskun" aynı anlama gelmek suretiyle "Teslimiyetçi" bir duruş Aleviliğin "Tarihsel dokusuna" kesinlikle uymamaktadır…
İnsanlık tarihinin en acımasız Alevi asimilasyonu ve katliamları, Mustafa Kemal yönetimi döneminde ve devamcısı "Kemalist" yönetimler tarafından yapılmış ve yapılmakta olmasına rağmen, Alevilerin, günümüzde böylesine sorumsuzca bir "Duruş" sergilemesi, AKP ve Genelkurmay`ın yönetimine karşı mücadele eden çağdaş-ilerici Siyasi Parti, Sivil Toplum Örgütleri ve aydınlar tarafından haklı olarak sorgulanmaktadır/sorgulanacaktır… Ayrıca, günümüzde yaşanan vahim olaylar karşısında -suskun- kalmayı tercih eden Alevi Örgütlerine karşı, en acımasız sorguyu kuşkusuz, gelecekteki Alevi nesilleri ve Tarih lanetleyerek yapacaktır…
Alevi örgütleri en çok hangi konularda eleştiriliyor?
Alevi Örgütlerinin, bu anti-demokratik uygulamaları adeta desteklercesine -suskun duruşu- genellikle iki temel noktada eleştirilmektedir…
Birincisi; Günümüzde, Alevi Örgütleri`nin hemen hemen tamamına yakını ve kendilerini Alevi "Aydını" olarak tanıtan bazı yazar-çizerlerin, Şiiliğin-İslamcı yorumu olan "Ali`cilik ve 12 İmamcılık ritüellerini" kitlelerine "Alevilik Öğretisi" olarak sunması…
İkincisi ise; Aleviler ve Kürtlerin asimilasyonunu gerçekleştirmek amacıyla, Mustafa Kemal`in istemi doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından, Cumhuriyetin temel ilkeleri olarak kabul edilmek suretiyle "Tek Ulus, Tek Dil, Tek Din" vb. yasalar çıkarılmıştır… Mustafa Kemal ve ardılı yönetimler bu yasaları anti-demokratik uygulamalarına yasal dayanak yaparak, asimilasyona karşı direnen Aleviler ve Kürtleri defalarca katliamlardan hatta soykırımlardan geçirmiştir… Böylesine ayan-beyan bir durum sözkonusuyken neden hala Alevi Örgütleri`nin "darbeci-katliamcı" Genelkurmay`ın ve özellikle sistemin kurucu partisi olan "Irkçı-Faşist" CHP`nin dolaylı ya da doğrudan "Koltuk değnekliği"ni yapmaya devam etmesidir…
Alevilik tarihine kısa bir yolculuk…
Eski ve en eski Alevilik hayat tarzı "düşünce"nin tarihi, dolayısıyla bir "inanç" tarihi biçiminde gözükmektedir. İnsanlığın daha kabile toplumu aşamasında yaşam sürdürdüğü dönemlerde Mezopotamya ve çevresinde ortaya çıkan Alevi inanç sistemi, doğal olarak Acem, Türkmen, Kürt ve bölgenin diğer kabile toplumlarının karekterini taşımaktadır. Kabile toplumlarının temel değerleri, gelenekleri göçebe ya da yarı göçebe olduğundan Alevi anlayışının temelinde özgürlük-eşitlik-kardeşlik ilkesi apaçık görülmektedir. Çünkü; Kabile toplumu, dayanışmacı davranış ve inanç bütünleşmesine dayanan bir örgütlenmedir…
Buradan yola çıkarak, Aleviliği doğru okuyabilmek için, 3 bin yıl kadar geriye gitmek gerekiyor… Bilinen kadarıyla Alevilik anlayışı Zerdüştçülükle başlıyor. Toplumu eşitlikci ve paylaşımcı bir düşünce temelinde şekillendirmeyi amaçladığı gözlenen Zerdüştçülüğün kurucusu Zerdüşt, (diğer adıyla Zaratustra) günümüzden yaklaşık 3 bin yıl öncesi yaşamış bir düşünürdür. Büyük bölümü kayıp olan "Avesta" adlı birde kitabı vardır…
Doğaldırki, Alevilik sadece Zerdüştçülükle açıklanamaz… Aleviliğin inançsal temelini kısaca açıklamak gerekirse; Alevilik inancı Mezopotamya`da doğup, yaşamış Zerdüştlük, Maniheizm, Yezidilik, Pavlakilik (bogomolizm) vb. çoğunluğu halen devam etmekte olan çok sayıda kültürlerin/inançların harmanlanmasıdır…
Alevilik; İlk ortaya çıkışıyla birlikte, Hindistan`da, Yemen`de, İran`da, Suriye`de ve Anadolu`da çok güçlü bir şekilde yayılmıştır. Anadolu`da kızılbaşlık, tahtacılık, yörüklük adlarının Alevilikle eşanlamlı olduğunu belirtmek gerekir…
* * *
Alevilik düşünce sisteminin yetiştirdiği, özellikle Türkmenler arasına karışarak Aleviliği Türkmen aşiretlerine yayan ve bu çalışmalarından dolayı, İslam ulemalarının fetvası doğrultusunda "dinsizle" suçlanarak öldürülen, milattan sonra 857-922 yılları arasında yaşamış olan Hallacı Mansur (Ebül Mugis El-Hüseyin bin Mansur El-Beyzavi) İslam`ın doğmatik dünya görüşüne karşı Aleviliği korumak amacıyla yaşamı boyunca mücadele etmiştir. Hallacı Mansur Alevilik inancını ise, "Enelhak" yaratan insandır diye özetlemiş ve böylece İslamın "doğmatik-Tanrı" anlayışını redderek, Aleviliğin inançsal özünü kesin bir biçimde açıklamaya çalışmıştır…
Aynı zaman diliminde yaşamış olan Horasan`lı büyük Alevi bilgini Baba İlyas`ın yetiştirmesi ve 13.ncü yüzyılda yaşamış, Alevilerin son büyük önderlerinden biri olan Baba İshak`ın yaşamı tam bir fakirlik içersinde geçer. Kimseden herhangibir şey kabul etmez. Yaşam tarzı ve öğretisiyle halkın güvenini kazanır… Öğretisinin temelini ise, İslamın doğmatizmine karşı yürüttüğü özgürlükçü öğreti oluşturmuştur. Baba İshak`a göre; Muhammet ve çevresi tarafından oluşturulan İslam dini, "Özgürlük karşıtı yasakçı, akıl dışı Arap Bedevi despotizmi"dir. Baba İshak`ın öne sürdüğü çağdaş-toplumcu görüşler zamanın İslamcı yobazlarının tepkisini çekmiş ve bu tepkiler maalesef günümüze kadar devam etmiş halende etmektedir… Örneğin: O dönemde yaşamış olan Amasya`lı tarihçi Hüsamettin, "Baba İshak`ın Hasan Sabbah taklitçisi ve Amasya yöresinde Rum devleti kurmak isteyen kafir bir Rum dönmesi" olduğunu iddia eder. Tanrıyı insan olarak düşünen Baba İshak, bu görüşüyle; "İsa ve Meryem`i tanrılaştıran hıristiyanlar" üzerinde de etkili olur. Urfa, Maraş, Adıyaman, Mardin, Tokat, Amasya, Çorum, Sivas ve Dersim bölgelerinde çok güçlenir ve müritleri tarafından "Baba Resul" diye adlandırılır…
Tarihçi Cahen, Baba İshak önderliğindeki Anadolu Aleviliğini "Sünnilik ve Şiiliğin" dışında diye değerlendirir… Prof. Faruk Sümer, Baba İshak`ı "Orta Asya`dan gelmiş Şamanist bir Türkmen şeyhi" kabul eder… Bu gürüşe yakın olarak Prof. Osman Turan`da, Baba İshak`ı "İslam dışı, eski bir Türk Şamanı" diye niteler… Arap tarihçisi Ebu`l-Ferec ise, Baba İshak için "O, Muhammed`in yalancı olduğunu, ve peygamber olmadığını iddia eden" İslam dışı bir kafir, Aleviliği ise, "Yeni sapık bir din" olarak tanımlar…
İslamın asimilasyon amaçlı ağır saldırı ve katliamlarına karşı yaklaşık 700 yıl direnen Anadolu Alevileri 13.ncü yüryılda Baba İshak yönetimindeki direnişin Selçuklular tarafından ezilmesi sonucu kendilerini, İslamın değişik bir yorumu olan Alici`lik ve 12 İmamcı`lık ritüeliyle maskelemiş, ancak daha sonra devam eden Sünni ve Şii İslamın acımasız saldırıları karşısında zamanla ve önemli ölçüde Şiileşerek değişime uğramıştır… (devam edecek)
Almanya 20 Ekim 2008 F. HIZARCIOĞLU